“Dijital ağ başlangıçta sınırsız özgürlük ortamı olarak coşkuyla karşılanmıştı. Microsoft’un reklam sloganlarının ilki olan “Bügün nereye gitmek istiyorsunuz?” internette sınrısız bir özgürlük ve hareketlilik telkin ediyordu. Bugün başlangıç dönemlerindeki bu coşkunun bir yanılsama olduğunu görüyoruz. Sınırsız özgürlük ve iletişim topyekün kontrol ve gözetlemeye dönüşmüş durumda. Sosyal medya da giderek artan bir şekilde toplumsal olanı gözetleyen ve acımazsız bir şekilde sömüren dijital panoptikonlara benziyor. Bizi disipline etmeye çalışan panoptikonlardan kurtulur kurtulmaz yeni, çok daha güçlü bir panoptikona teslim ediyoruz kendimizi.”1

“Özgürlük, bir epizot [ara bölüm] haline gelecektir” diye başlıyor kitap. Özgürlük kişinin varoluşunda ve yaşamının doğal bir parçası olması gerekirken, ne oluyor da özgürlük tutkunu haline gelip bunu karşılamak adına kaygıyla peşinden koşuyoruz? Yazar bunun, “bir yaşam biçiminden diğerine geçerken ortaya çıkan bir duygu” olduğundan bahsederek giriş yapıyor yazısına.

Sanayi Devrimi öncesi insan, iktidarın buyruklarına cevap vermediği takdirde şiddet, açlık, tecrit şekilleriyle cezalandırılabiliyordu. Beden, iktidarın aracıydı. Bedeninle çalışıp, iktidarın buyruklarına hizmet etmeyen faydasız, aç ve açıkta kalabiliyor, zulüm ve şiddet görebiliyordu. İktidar cezayla bedenin kullanımını zor koşuyor, yeri geliyor tarlada, madende, işçisi olarak kullanıyordu. İktidarın üretici güçleri ve içinde bulunduğun topluluk, iktidarın kendisi adına sürekli çalışılmasını, kuralların ve buyrukların yerine getirilmesini istiyordu.

Han kitabında, Neoliberalizm’in kişiyi hem sistemin hem kendi kendisinin “işçi"si olmaktan çıkarıp “girişimcisi” haline getirdiğinden bahsediyor. Bu defa iktidar, somut olarak karşımızda bir otorite figürü olarak dikilmiyor, kendi içimizde kurduğumuz üretim ilişkilerinde kendimizi yine kendimize karşı iktidar yapıyordu. Neoliberalizm’de kendimize boş, anlamsız zamanlar bırakmamalı, her zaman üretmeli ve çalışmalıyız. Kendi içimizdeki özgürlüğü, kendi kendimize karşı kurban ederek “kendi şirketimizin kendini sömüren işçisi” olarak özgürlüğümüzü terk etmeliyiz.

“İktidar çok çeşitli biçimlerde tezahür eder. En doğrudan, aracısız biçimi özgürlüğün yadsınması şeklindedir. Bu, iktidar sahiplerine kendi iradelerini iktidara tabi olanların iradelerine karşı gerekirse güç kullanarak da kabul ettirme imkanı tanır. Ne var ki iktidar, direnci kırmak ve zorla itaat sağlamakla sınırlı değildir. İlla ki zorlama biçimini alması gerekmez. Güç kullanmak zorunda olan iktidar iktidarın doruğu değildir. Kendisine karşıt bir iradenin oluşması ve bunun karşılarına dikilmesi gerçeği kendi başına zayıflığın bir göstergesidir. İktidarın, kendisinin bizzat konu edilmediği yerde mevcut olduğuysa hiç şüphe götürmez. Ne denli büyükse o denli sessiz iş görür. Kendisine dikkat çekmek zorunda olmaksızın gerçekleşir.”2

Psikopolitika, bugünkü iktidarın artık kişilerin sadece bedenlerini değil, ruhlarını da kontrol altına aldığının altını çiziyor. Üstelik bunu, “özgürlük” adına bireyin kendi kendini ifşa etmesine teşvik ederek yapıyor. Kendini özgürlük ve şeffaflık sanrısı altında ifşa eden birey, iktidara özüyle ilgili tüm bilgiyi gönüllü şekilde ve isteyerek teslim ediyor. “Big Data,” iktidarın bireylerle ilgili biriktirdiği top yekun bilgi oluyor. Orwell’in “Büyük Birader"i gibi Big Data da hayatımıza yön vermeye başlıyor.

Özgür olduğu inancıyla kendini ifşa etmeyi bir tutkuya dönüştüren birey, iktidarın da eline kendi gerekli araçları bilerek ve isteyerek teslim ediyor. Sessizce gölgede bekleyen iktidar ise, kendini hiç göstermeden öğreniyor, gözetliyor, yönetiyor ve sömürüyor.

Bu süreci ve inceliklerini inceleyen Psikopolitika, bildiklerimizi tekrar yüzümüze çarparak, içinde bulunduğumuz “dijital ağı"ın yaşantımıza etkileri üzerine kaleme alınmış bir kitap. IBM’in 1998’de Nagano Kış Olmipiyatları’nda “You won’t see us but you will see what we do” (bizi görmeseniz de yapacaklarımızı göreceksiniz) reklam sloganı, tekrar tekrar kulaklarımda çınlıyor.

Kitap yayınevi sayfasına erişmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Kitap Kapağı


  1. Byung-Chul Han, Psikopolitika Neoliberalizm ve Yeni İktidar Teknikleri, Şeffaflığın Diktatörlüğü, Sf. 18. ↩︎

  2. Ibid, Sf. 23. ↩︎