Beyaz Geceler

Kumarbaz’dan sonra bambaşka bir yazarın dünyasına daldım sanki Beyaz Geceler’de. Kitap’tan ilk kalan yabancılaşma oldu; hem yazara, hem gerçekliğe yabancılaşma. Biraz kahramanımızın hayalperstliği gibi, somut bir yabancılaşmadan ziyade uzaklaşma ve kopma hissiyle karmaşık da bir yabancılaşma. Merak ettim, okuduklarımdan kronolojik bakarsam biraz daha taşlar yerine oturur mu diye. Öteki (1846), Beyaz Geceler (1848), Yeraltından Notlar (1864), Kumarbaz (1867)… Öteki’den sonra bu şekilde yazmış olması… ne değişti acaba? İlk gece kahramanın sevgiliye dayattığı (beni kesmeyin, yoksa hep susarım diyerek) okuduğumuz monolog yüreğimi sıkıştırdı....

Ocak 10, 2022 · 2 dk

Kumarbaz

Dostoyevski ve Kafka arasında baba-oğul, usta-çırak ilişkisi varmış gibi geliyor… Sanki tarihte farklı iki yazar değil de, birbirini izleyen, günlük diyalogda olan, aralarında fikir tartışan ve aynı yolda yürüyen iki insanlarmış gibi… Kafka hikayelerini alegorilerle işleyip, doğaüstü mekan ve olaylarla ifade ederken Dostoyevski hikayelerini ve karakterlerini kanlı canlı önümüze koyuyor. Her ikisi de bilinçaltımıza aynı şiddette seslenince, aslında sadece biçimde faklı olduklarını düşünüyorum. Her iki yazarın da insan ruhunu bu kadar derinden tanıyor olmasını nerdeyse kıskanıyorum…...

Aralık 31, 2021 · 2 dk

Dorian Gray'in Portresi

Adam Philips’in ancak birkaç kitabını okuma fırsatı buldum. En son “Yasak Olmayan Hazlar"ı elime almışken, yazarın bu kıtabında da defaten Oscar Wilde ve Dorian Gray’in Portesi’ne atıfta bulunması, elimdekini bırakıp koşa koşa bir adet “Dorian Gray’in Portresi” edinmeme sebep oldu 😊 Dorian Gray’in Portresi, İşbankası Kültür Yayınları’ndan çıkan, İngilizce aslından Didar Zeynep Batumlu tarafından çok sevdiğim ve anlaşılır bir üslupla çevrilmiştir. Eser, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi’nin bir parçasıdır. Adam Philips’in kulağımda çınlayan sözlerini kitabın en başında, Önsöz’de bulmak, henüz tanımamışken yazarla aramdaki bağı oluşturmaya başladı....

Kasım 30, 2021 · 7 dk

Palto

Heykeltraş arkadaşımın atölyesinin bir köşesinde, ağaçtan oyulmuş duruyordu palto. “Palto mu?” soruma, “Gogol’un” demişti… 35 yaşından sonra edebiyatla tanışınca, biraz utanıyor insan bilmeme durumuna. Aradan geçen yıllar ve biraz okumalardan sonra kitapçıda gözüme girercesine asmışlardı Dostoyevski’nin meşhur sözünü: Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık. Sanırım zamanı geldi dedim kendi kendime. Rafa gittiğimde popüler Rus klasiğini Savaş ve Barış ağırlığında bir eser olarak beklerken, incecik bir kitap çıktı karşıma… Namı bu kadar yürümüş gitmişken, bu kadar “kompakt” olabilir mi?...

Kasım 26, 2021 · 3 dk

Psikopolitika - Neoliberalizm ve Yeni İktidar Teknikleri

“Dijital ağ başlangıçta sınırsız özgürlük ortamı olarak coşkuyla karşılanmıştı. Microsoft’un reklam sloganlarının ilki olan “Bügün nereye gitmek istiyorsunuz?” internette sınrısız bir özgürlük ve hareketlilik telkin ediyordu. Bugün başlangıç dönemlerindeki bu coşkunun bir yanılsama olduğunu görüyoruz. Sınırsız özgürlük ve iletişim topyekün kontrol ve gözetlemeye dönüşmüş durumda. Sosyal medya da giderek artan bir şekilde toplumsal olanı gözetleyen ve acımazsız bir şekilde sömüren dijital panoptikonlara benziyor. Bizi disipline etmeye çalışan panoptikonlardan kurtulur kurtulmaz yeni, çok daha güçlü bir panoptikona teslim ediyoruz kendimizi....

Şubat 2, 2021 · 3 dk